Kısa video kültürünün en ikonik platformlarından biri olarak hafızalara kazınan Vine, yaklaşık on yıl aradan sonra yeni bir isimle geri dönüyor. DiVine adıyla yeniden hayata geçirilen platform, yalnızca nostaljik bir dönüş yapmıyor; aynı zamanda yapay zekâ hâkimiyetindeki sosyal medya dünyasına insan merkezli bir alternatif sunma iddiasıyla öne çıkıyor. Projenin destekçileri arasında Twitter’ın kurucu ortağı Jack Dorsey bulunuyor.
DiVine, Vine’ın altı saniyelik döngü formatını korurken günümüz sosyal medya anlayışına doğrudan meydan okuyan bir vizyon benimsiyor. Platformun geliştiricisi, Twitter’ın ilk mühendislerinden Evan Henshaw-Plath, öneri algoritmalarının, agresif optimizasyon süreçlerinin ve yapay zekâ içeriklerinin belirlediği akışlara karşı daha yavaş, daha samimi ve daha insani bir deneyim oluşturmayı hedefliyor.
DiVine’ın en dikkat çeken hamlelerinden biri, yıllar önce Arşiv Ekibi tarafından yedeklenen videoların yeniden hayata geçirilmesi oldu. On binlerce orijinal Vine klibi platforma aktarıldı; içerik üreticilerinin eski profilleri yeniden oluşturuldu. Kullanıcılar profillerini geri alabiliyor, eksik içeriklerini yükleyebiliyor ya da dilerse telif süreçleri üzerinden kaldırma talebinde bulunabiliyor. Bu yaklaşım, eski Vine nesli için bir zaman kapsülü, yeni nesil içerik üreticileri için ise dev bir yaratıcı veri bankası sunuyor.

DiVine’ın en net duruşu, yapay zekâ üretimli videolara tamamen kapalı olması. Bir milyarı aşkın kullanıcıyla TikTok’un hakim olduğu kısa video pazarında DiVine kendisini rakip olarak değil, daha küçük ve organik bir topluluğa hitap eden bir alternatif olarak konumlandırıyor. Reklam ve içerik üretici ekonomisine yönelik çalışmalar sürse de platformun odağı büyümek değil, nitelikli bir topluluk modeli oluşturmak.
Editör Yorumu I Brand Pulse
DiVine, teknoloji dünyasının hız ve optimizasyon takıntısına karşı insan üretimi içeriğin değerini yeniden öne çıkaran kültürel bir deney alanı açıyor. İlk kullanıcılarıyla buluşurken dijital kültüre anlamlı bir soru yöneltiyor: Yapay zekâ çağında, insanın doğaçlama ve kaotik yaratıcılığı hâlâ bir yer bulabilir mi?























